Zeynep Gözübüyük

Sibel’le Derin’in Doğum Hikayesi – Doğal Doğum

KARLAR KRALİÇEMİN DOĞUMU

“Her ne kadar doktorumuz daha vakit var demiş olsa da bana hep 38. – 39. haftada doğum yapacakmışım gibi geliyordu. Bilsem, eşime kar beklenen haftada iş için de olsa Ankara’ ya gitme derdim. Ama bilmeliydim ki şu hamilelikte içimden ne geçirdiysem gerçek oldu…” diye başlayan bir hikaye bizimkisi…


Salı akşamüstü başlayan karın bu kadar etkili olacağına kimse ihtimal vermemişti. Son 2 uyarıda da pek kar yağmayınca meteorolojiye de bu kez pek kulak asan olmamıştı. Öyle ki akşam annem kardeşimi bize bırakıp 10 dakika mesafedeki evine
gitmezdi.  Zaten çarşamba sabahına uyandığımızda kimse evlerden çıkacak durumda değildi. Benim de hep beklediğim kar  sonunda yağmıştı. Göz dolduran enfes bir manzaraydı karşımdaki. Ama saatler ilerledikçe kalbimde endişe çanları çalmaya 
başladı. Bu tipi sabahtan beri durmadan yağıyor ya sancım tutarsa, ya eşimin bu akşamki uçağı iptal edilirse… Gibi. 

O gün bir ara kızımın denizin dibine dalar gibi bir hareket yaptığını hissettim acaba doğum yoluna mı girdi diye düşündüm. O 
anda da aklıma ambulans geldi. Çağırsak gelir miydi ki?  112′ nin ambulansı Memorial’ a götürür müydü? Çok güvendiğim
doktorum Fatma Figen Taşer’ den başkasına emanet edemezdim kendimi. Hemen hastaneden teyit aldık. 112 ambulansı en yakın devlet hastanesine götürürmüş ama Memorial her şartta ambulans gönderiyormuş. Bunun rahatlığıyla  güne devam ettim. 
Sonradan kızıma yazdığımız günlüğe baktım “bugünkü bu ekstra hareketlerinle korkutma beni kızım” yazmışım. Aslında sinyalleri
vermiş bana. Akşamüstü eşimin uçağının iptal olduğunu öğrenince bir posta daha keyfim kaçtı, sabah 8‘ e alınmıştı. Kardeşimin
telkinleriyle (evet kardeşimle baş başa çünkü 10 dakika mesafedeki annem o geceden sonra evden çıkamadı bele kadar kar yüzünden) evhamımı kenara bırakıp manzaraya karşı sıcak çikolata keyfi yapıp, üstüne fotoğrafı da Instagram’ a yükleyip gece 1′ de yattık.

03:30 Tuvalet için uyanış

Eyvah! Bu ıslaklık da ne? Beklenen su olamaz herhalde. Miktar az olduğu için konduramadım bir türlü. Halbuki karnımda da hafif bir ağrı vardı. Büyütmeyeyim deyip geri yattım ama eşime de mesaj atmadan edemedim. “Bir ıslaklık var, korkuyorum, nasıl geleceksin sen? Kontrol ettim sabah 8uçağın da iptal!” Beni telkin etti döndü yattı sanırken sabah 6‘ daki ilk hızlı trene bilet almış. İçim rahat etmedi kardeşimi uyandırdım. Belli etmiyor ama o da panik. Bol anneli bir whatsapp grubuma “uyanık olan?” diye mesaj attım ve belirtileri saydım. Acemi gibi ilk sancıda doktoru aramak istemiyordum. 1 saat içinde 4 kez sancı girdi. Olay anı bambaşkaymış. Bildiğim, okuduğum, öğrendim sandığım her şeyi unuttum o anda.  Ve taa uzaklardan bir arkadaşım imdadıma yetişti. “Bel ağrın da başlamış madem, yavaş yavaş doktorunu ara hastaneye geç, bel ağrısı doğum sancısı çünkü” İşte o andan sonra başladı her şey. Figen Hanımı aradım ve o da hastaneye geçmem gerektiğini söyledi. Hemen ambulansı aradık. Allah’ ım iyi ki gündüzden teyit almışım hastaneden, doğmuş işte içime” Demesin mi TEM kapalı, o tarafa yakın ambulanslarım yolda kaldı yollayamıyorum. Eyvahlar, ya burada doğurursam! Organizasyon işini kardeşime devrettim, benim savaşacak durumum kalmamıştı. Giyindim, hastane çantamı aldım, eşimi aradım ve panik olacağını bildiğimden en son annemleri aradım. Artık bir şekilde geleceklerdi. 

Ambulansın gelmesi 1 saati buldu. Hiç değilse sitenin otoparkına sokmayı planladığım ambulans değil otopark, sokağa bile giremedi, dizime kadar gelen karda o sancıyla bata çıka sitenin başına kadar yürüdüm. Düşüp bebeğe zarar vermeyeyim diye yapamadığım kar yürüyüşüne dün hayıflanmıştım ya, al bana karda yürüyüş. 🙂

Ambulansa kendimi atar atmaz hemen damar yolum açıldı. Bu arada sancıların sıklaştığını hissettim. Doktora dönüp korkuyla sordum, 10 dakikadan az bu değil mi? “Evet, şu an 3,5 dakikada bire düştü.”

Sabahın ilk ışıkları bembeyaz İstanbul’ u aydınlatırken ACİL’ den giriş yaptık. “Oh, bildiğin yer gibisi var mı?” Evime gelmiş gibi hissettim, bundan sonra her şey olabilirdi. Hemen geçici odaya alındım ve nöbetçi doktor ilk kontrolü yaptı. Açıklık 6cm, doktorunuz yolda geliyor. Benim bu arada sancılarım dayanılmaz hale geldi. Eşim yoldaydı ve tarifsiz bir panik ve heyecanla yanımıza ulaşmaya çalışıyordu. Annemler tam tabiriyle dere tepe geçip ulaşmaya çalışıyordu. İki kız kardeş doğumumu bekliyorduk. Bir tanıdık yüz daha göreyim diye yakınlarda oturan bir arkadaşımı da çağırdık hemen.

07:29 Epidural veren yok mu?

O kadar sancı çekerken daha fazla dayanamadım ve önceden hiç istememe rağmen epidural yaptırmak istedim. Ancak önce kan alınıp birkaç değere bakılması gerekiyormuş. O değer bir türlü çıkamadı ben çırpınırken. En son epiduralden ümidi kestim. Sonunda
Figen hanım da varabildi, artık tamamen emin ellerdeydim. O geldiğinde açıklık 8 cm olmuştu ama o da ne ” kemik biraz aşağıda normal olamayabilir ama deneyeceğiz” demesin mi? O kadar beklemiştim oysa ki, hayırlısı diyerek akışına bıraktım ve bir sonraki kontrolümde 09.05′ te artık doğumhaneye inmeye hazırdım. Bu kadar çabuk gelişeceğini hiç düşünmemiştim. Halbuki aylarca katıldığım yoga derslerinde öğrendiklerimi uygulayacaktım, açılmayı kendim hızlandıracaktım, plates topundan yararlanacaktım. Kızım kendi işini o kadar kendi halletti ki bunların hiçbirine fırsat bırakmadı bana. Ama inanıyorum bu kadar hızlı gelişmesinde aylarca yaptığım egzersizler etkili oldu ve ben bu kadar kolay başa çıkabildim.

Doktor kemikle ilgili bir kez daha uyardı ve başladık. Daha ilk ıkınmada “hadi saçını görüyorum it bebeğini” dedi doktorum. O cümleden başkası daha nasıl motive edebilirdi ki? Kızım neredeyse gelmişti çok yakındaydı. Ve artık tüm enerjim tükenirken 
tam hayal ettiğim gibi bir doğal doğuma imza attık kızımla ve aramıza, ailemize, dünyamıza katıldı Derin’ imiz, tüm dünyamız oldu…

Herkese kolay ve sağlıklı doğumlar dilerim 🙂
  

Yorum Yaz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.