
Gonca ve Derin’in Doğum Hikayesi – Normal Doğum
12 Mart sabahı hamile olduğumu öğrendim ve o andan itibaren tüm hayatım değişti. Artık kendimden çok bebeğimi düşünüyordum. Ona zarar verecek hiçbirşey yemedim, içmedim ve yapmadım. Mide bulantılarının başlamasıyla hayatım çekilmez bir hal aldı. Sosyal hayatım yok denecek kadar azalmıştı, ancak çalışmayı bırakmadım. 4. ay itibariyle hamilelik çok keyifli bir hal almıştı. Sürekli okuyor, araştırıyordum. Daha 20li haftalarda doğum yapacağım hastaneyi araştırmaya başlamıştım. Acıbadem Fulya’da doğum yapanların yorumlarını okurken İstanbul doğum akademisiyle tanıştım. Web sitesinden yayınladıkları tüm makaleleri okudum, videoları izledim. Artık doğal doğum fikri oturmuştu kafamda, fakat doğumda yapmam gerekenlerle ilgili endişelerim vardı. Yanımda bana ne yapmam gerektiğini söylecek ve destek olacak kişilere ihtiyacım olacaktı. Keşkesiz bir doğum istiyordum. Kurslara katılmamız gerekiyordu. Başlangıçta eşim katılmayı reddetti. Onu ikna etmem bir ayımı aldı. Önce internetten videoları izleyip uygularız demişti, fakat sonra izleyerek olamayacağını anladı. Nihayet 32. Haftamda keşkesiz doğuma hazırlık kursuna katıldık. 2 gün süren yoğun bir kurstu. Kafamdaki soru işaretleri ortadan kalkmıştı. Artık ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini biliyordum. Kendime güvenim artmıştı. Eşim açısından daha iyi oldu. Mutlaka bir ekiple çalışmamız gerektiğini o da anladı. Doğumda ebe istiyorum dediğimde, ne gerek var demişti. Kursun bitiminde Serbil ebeyle kendisi diyaloğa geçti. Bu arada yoga derslerine katılıyordum. Nefes egzersizlerini hergün tekrar ediyor, hergün düzenli yürüyordum.
Çok keyifli geçen hamileliğimin son haftalarında bebeğim fazla kilo almadı. Görünürde bir sorun yoktu. Doktorumuz NST istedi.Sonucu görünce, bir düşüş yaşandığını tekrar çekirmemi istedi. O gün hemen dönüyorum diye evden çıktığımda saatler sonra ancak eve dönebildim. Ağrı geldiğinde yine bir düşüş yaşanmıştı. Herkes panik oldu ve beni apar topar sezeryana almak istediler. O esnada hemen doktorumu arayıp durumu bildirdim. Hastaneden çıkmama izin vermediler. Doktorumun telefonda bazı istekleri olmuştu. Beni önce normal ultrasona daha sonra da ayrıntılı ultrasona aldılar. Hiçbir sorun görünmedi. Ama neden böyle bir şey olmuştu? Tekrar tekrar NST çekildi. Nihayet her şey normal çıktığında hastaneden çıkışıma izin verdiler. Dosdoğru doktorumuzun yanına gittik. Kendisi de kontrol etti bebeğimizi. Herşey normal görünüyordu, ancak son haftalardaki durumu ve NST deki düşüşü göz önüne alınca beni hastaneye yatırmak istediğini ve gözlem altında tutmak istediğini söyledi. Bana önce suni sancı verip bebeğin buna dayanıp dayanmayacağını kontrol edeceğini eğer sorun olmazsa doğumu başlatacağını olası bir düşüşte ise sezeryana alacağını söyledi. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı sezeryanı duyar duymaz. Baştan beri hep doğal doğuma hazırlanmıştık. Sezeryan aklımın ucundan bile geçmemişti. Bu durum acil sezeryanı gerektiriyordu ama ben kabullenmek istemedim.
Hastaneye yatmaya karar verdik yalnız tarih konusuna takılmıştı eşim. Doktorun istediği tarih 13 Kasımdı. Herşey çok hızlı ilerliyordu. Kendimi bu duruma hazırlamak için biraz zamana ihtiyacım vardı. 14 Kasım sabahı hastanede buluşmak üzere ayrıldık oradan. O gece erkenden uyuyup dinlenmek istiyordum. Ne de olsa ertesi gün çok yorulacaktım. Evdeki hazırlıklarımızı tamamladık. Bavulum artık hazırdı. Miniğimi karşılamaya hazırdık artık. Beklenen an gelmişti ama ben böyle hayal etmemiştim. Doktorumuzun her zaman söylediği bir şey vardı: Doğumda her an her şeye hazırlıklı olmak lazım. Kötü olan ben sezeryana hiç hazır değilmişim. Sözkonusu olan bebeğimin sağlıklı bir şekilde doğması olsa da bu durum daha sonrasında beni çok üzecekti.
O gece bebeğimle konuştum. Bana doğal yolla gelen bebeğimi doğal yolla doğurmak istiyordum. Doğumun kendiliğinden başlaması nasıl olacaktı? Bunu merak ediyordum. Önce dalga mı, nişan mı yoksa suyum mu gelecekti? Suni sancı ile doğum yapmak nasıl bir şeydi? Kafamda bu sorularla bebeğime yalvardım kendiliğinden gelmesi için. Bir yandan da aynada kendime bakıyordum. Hamileliğimin son gecesiydi. Bana güzel ve rahat bir hamilelik yaşattığı için bebeğime teşekkür ettim.
Akşam yemeği yerken belim ağrımaya başladı. Kendimden emin bir şekilde eşime ve anneme bu gece bebeğim doğumu başlatacak ve biz hastaneye gideceğiz dedim. Güldük hepbirlikte… Yatmak istiyordum ama yatamıyordum. Belimdeki ağrı belli aralıklarla geliyordu. Önce gaz sancısı sanmıştım ama bu durumda bir tuhaflık vardı. Gece 12 ye kadar bekledik ve Serpil ebeyi aradık. Bana ağrı geldiğinde hareket edip edemediğimi sordu. Malesef edemiyordum. Pilates topunun üstüne kendimi atıyordum ya da duvara yaslanıp sallanıyordum. Eşim kursta öğrendiğimiz şekilde bana masaj yaptı ve çok rahatladım. Evet bu doğum sancısıydı. Doktorumuzun bize ulaşmasıyla hastaneye gitmemiz gerektiğini öğrendim. Riske atmamamız gerektiği söylenmişti. Önce sıcak bir duş aldım. Sancılara dalga denmesi gerektiğini kursta öğrenmiştim. Her bir dalga beni bebeğime yaklaştırıyordu. Buna kendi kendime söylemeye başladım. Gece 02:30 da hastaneye giriş yaptık. Serpil ebe bizden çok önce gelmişti. Girişte benden sandalyeye oturmamı söylediler, ben reddettim ve yürüyerek odama geçtim.
Odada loş bir ortam yaratıldı. Evden mum da götürmüştüm. Herşey düşümülmüştü. Doğum için özel oda spreyi bile sıkıldı. Çok heyecanlıydım. İstediğim şey olmuştu. Doğum kendiliğinden başlamıştı. Sabaha kadar bazen yatarak bazen yürüyerek, pilates topunun üstünde dalgalarla başa çıktım. Hamileliğim boyunca dinlediğim cd çalıyordu. Bir ara uyuduğumu hatırlıyorum. Bana kendimi kraliçeler gibi hissettirdi ebemiz. Spaya gelmişimde masaj yaptırıyorum sanki 🙂 Nihayet sabah oldu ama Derin Hanım hala gelmemişti.vBiraz merdiven inip çıktım. Doğum terapistimiz de gelmişti. Odaya kimsenin girmemesini istemiştik. Zaten hastaneye gelirken kimseye haber vermedik. Süreç biraz yavaş ilerliyordu. 2 saatte 1 cm açıklık…Sabaha doğururum diye düşünmüştüm oysa ama öyle olmadı. Doktorumuz gelip açıklığı kontrol etti. Sonuç: Bekleyeceğiz…
Akşam oldu. Dalgalar beni biraz zorlamaya başlamıştı. Açıklık 7 cm e ulaştı ve Selçuk Bey ultrasonda bebeğe bakmak istedi. Bu arada sık sık NST çekiliyordu ve her şey normaldi. Çok şiddetli dalgaya bile bebeğim dayanıyordu ama bizi bir sürpriz bekliyordu. Ultrasonda bebeğimin yukarıda olduğunu ve doğum kanalına girmediğini öğrendik. Benim tek düşündüğüm biran evvel bebeğime kavuşmaktı. Çünkü açıklık kontrolleri beni en çok zorlayan kısım olmuştu. O esnada doktorum bebeğin kanala girmesi için bana suni sancı vereceğini söyledi. Ben de doktoruma her konuda güvendiğim için kabul ettim.cHerkes o kadar pozitifti ki bana en ufak negatif bir söz söylenmedi. Biran olsun sezeryan olacağımı düşünmedim. Normal doğuma odaklanmıştım çünkü. Oysa doktorum dışarı çıktığında çok düşünceliymiş. Eşime sezeryana doğru gidiyoruz sanırım demiş. Bütün bunları ben doğumdan sonra öğrendim. Bana en ufak olumsuz bir durum yansıtılmadı.
Suni sancı takıldıktan sonra dalgalarla başa çıkmak zorlaştı, çünkü artık rahat hareket edemiyordum. İki elimde bağlıydı. Yürüyemiyordum. Ayakta durarak olmuyordu. Sürekli daha artacak mı dalganın şiddeti? gibi sorular soruyordum. Kendimi yere bıraktım ve dört bacak pozisyonunda ellerimi yere bastırarak dalgaları aşmaya çalıştım.Olmuyordu…Utanarak bağrımaya başladım. O sırada eşim istediğin kadar bağır duvarlar ses geçirmiyor dedi.Şuan gülüyorum ama o an inandım ve rahatladım. Eşime sarılarak beni kurtarmasını istedim. Daha önceden bildiğim bir şeydi bu aslında. Kırılma noktasına gelmiştim. Hemen hemen her kadının bunu yaşadığını biliyordum. Eşim çok konuşmuyor beni yatıştırmaya çalışıyordu. Artık yapamayacağımı söylediğimde Serpil ebenin şu sözleri beni cesaretlendirdi: Gonca, doğuruyorsun artık! Müthiş bir ıkınma isteği vardı. Yere bir örtü serildi ve ben dört ayak pozisyonunda ıkınmaya başladım. Serpil ebe birden açıklığın 10 cm olduğunu ve bebeğin doğum kanalına girdiğini söyledi.Herşey çok hızlı olmuştu. Suni sancı takılalı 5 en fazla 10 dk olmuştu. Beni ayağa kaldırdılar ve yürüyerek doğumhaneye gittik. İçeri girer girmez ışıklar kısıldı. Ben kendime uygun pozisyon arıyordum. Önce masada dört ayak denedim.Bir türlü rahat edememiştim. En sonunda bana yarım ay şeklinde bir tabure verdiler. Onun üstüne oturdum. Yere bir örtü serildi ve eşim de benim tam arkama oturdu. Böylelikle onun kollarından güç alabiliyordum. Bana saatler geçmiş gibi gelmişti. Bir türlü bebeğimin kafası çıkmıyordu. Doğru nefeslerle onu itmeye başladım ve nihayet 14 Kasım saat 22:34 te kızıma kavuştum. Doğar doğmaz onu kollarıma aldım ve sarıldım. Göbek kordonu hemen kesilmedi. Tam hayalimdeki gibiydi. Gereksiz müdaheleler yoktu. Eşim, ben ve kızım birbirimize kenetlenmiştik. Ben masaya geçerken bebeğim babasına verildi. Ve ardından ilk emzirme hemen orada gerçekleşti. Müthiş bir duygu. Bizi doğumhanede yalnız bıraktılar. Dakikalarca bebeğimizi izledik. Kolay değildi ama başarmıştık. Bunu bebeğim ben ve eşimin desteğiyle yapmıştık. Selçuk Beyin, ebe olmazsa olmaz sözünün ne kadar doğru olduğunu orada bizzat tecrübe ettim. Doğum bir ekip işi ve o kadar doğru insanlar vardı ki yanımızda onlar olmasa olmazdı. Başka bir ekiple farklı bir sonumuz da olabilirdi.
Artık dışarı çıkma zamanı gelmişti. Sadece ailemiz vardı dışarıda. Doğumhanenin kapısından bebeğim kucağımda çıktık. Adeta zafer kazanmış bir komutan edasıyla…Odamıza geçtik ve ben emzirmeye devam ettim. O gece iki saatte bir uyanıp bebeğimi emzirdim. Çoğunda bebeğim uyanıktı. Hiç ağlamıyordu. Sadece meraklı gözlerle etrafa bakınıyordu. O da benim gibi çok yorgundu. Kolay değil nerdeyse 24 saattir ikimizde onun gelmesini bekliyorduk. Film gibi iki gün…Tüm olumsuzluklara rağmen mutlu sona ulaşmıştık.
Aramıza hoş geldin Derin 🙂