Zeynep Gözübüyük

Doğum Hikayemiz

3 Nisan 2013, saat 05:30. Pijamamda bir ıslaklıkla uyandım. “Allah Allah, herhalde çok sıkıştım, uykuya daldım, çişimi kaçırdım” diye söylendim kendi kendime. Hamileliğin son haftalarında baskıdan dolayı olabilir diye duymuştum. Daha 35.haftadayım. Suyumun gelmiş olması imkansız. Kalktım, üstümü başımı değiştirdim ve sessizce tekrar yattım. 10 dakika sonra baktım yine ıslak. Yok, bu çiş kaçırma değil, basbayağı suyum geliyor. Aklımda birkaç saniye içinde milyon tane soru belirdi. Acaba gerçekten doğum mu başlıyor, daha çok erken değil mi? Suyun gelmesi durdurulabilir mi? Az geldiyse belki durur ve sabah hemen doktora giderim. Bu sorular dolanadursun su son hızla gelmeye devam etti. Ben derin nefeslerle duaya başladım, hayırlısı olsun, bebeğim ve ben sağlıkla kavuşalım diye. Ve Murat’ı uyandırdım. Şaşkınlıkla fırladı yataktan, “aaa gerçekten mi? Hadi hayırlısı…” dedi. Sarıldık. Hemen güç verdi bana sevgilim. Saat 06.00 oldu. Doktorumu aradım.

– Günaydın Deniz Hanım, benim suyum geldi, ne yapmalıyım? Durdurabilir miyiz? Daha 35.hafta biliyorsunuz. Çok erken değil mi?

Önce uyku sersemi şaşırdı. Sonra toparlandı ve soğukkanlı bir sesle konuşmaya başladı.

– Zeynepcim doğum başlamış, su geldikten sonra durduramayız. Ben bu sabah yurtdışına çıkıyorum, senin doğumuna daha zaman var diye rahat rahat gidiyordum. Şansa bak. Neyse, hayırlısı. Ben hemen ekibimizden (Cankat Kadın Sağlığı) bir doktora yönlendireceğim seni. Organize edip arıyorum seni hemen.

– Peki.

O kadar. Doktorumun doğumda benimle olamamasını nedense çok sakin karşıladım. Rüyamda da görmüştüm doğumumda başka bir doktor daha vardı. Doulam Sima’m yanımda olacaktı ya, kendimi her doktorla güvende hissederim gibi geliyordu. Bir de erken doğum durumu olduğu için bebeğime sağlıkla kavuşmaktan başka hiçbir şey önemli gelmiyordu bana. İster normal, ister sezeryan, yeter ki bebeğim sağlıklı olsun, doğduğunda bir sıkıntı yaşamayalım istedim.

Deniz Hanım’dan telefon geldi. “Seni Doktor Cihan doğurtacak. Şimdi sen hemen kalk Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi’ne git. Oranın yenidoğan bölümü de çok iyidir. Ben uçağa binene kadar iletişimde oluruz. Sağlıkla doğuracaksın merak etme, Cihan çok iyi doktordur.” dedi.

Telefonu kapattık. Heyecanımı ifade edemiyorum, korku, şaşkınlık, sersemlik de cabası.

Sürekli “daha hiçbir şeyi hazır değil” diyip duruyorum. Ben de hazır değilim ki, bırak eşyaları. O gün son yoga dersimi verecektim. Sonra da 4-5 hafta bebeğime hazırlanacaktım. Aylardır gitmeye fırsat bulamadığım hamile masajımı yaptıracak, okuyamadığım kitapları okuyacak, doulamla çalışmalara başlayacak, eşyalarını yıkayıp yerleştirecek, hastane çantamı hazırlayacaktım. Odası bile daha gelmemişti. Aldığım herşey paketlerinde, kolilerin, valizlerin içinde bekliyordu. Doğum geceliklerim dahil. Neyse dedim, nasılsa hastanede gerekli her şey vardır, ne yapalım, kısmet böyleymiş.

Saat 06:15 oldu. Sima’yı aradım. Canım, sakin sesi nasıl huzur verdi o an. “Herşey güzel olacak, sen hastaneye git, ben 1 saat sonra yanındayım” dedi. Onca duygunun yanında içimde derin bir huzur vardı.

06:30. Hastanedeyiz. Ne garip dedim. Planımda hiç olmayan bir hastanedeyim, ama gayet mutluyum. Acil doğum odasına aldılar bizi. 101 numara. Ben öğrenciyken 4 sene Gayrettepe’de oturdum. Murat’la da burada otururken tanıştık. Pencereden dışarı bakarken “aşkımızın başladığı yerde bebeğimiz doğacak” dedi. Gülümsedim, gözlerim doldu, sarıldık uzun uzun. Bu andan itibaren içimde sadece huzur kaldı. Gerisini bıraktım gitti.

Bir doktor geldi. Cihan Bey değil, o henüz gelmemiş, bu hastanedeki nöbetçi doktor. Açıklığa baktı. Ben bu kadar yoğun hisli bir kontrol olduğunu bilmiyordum. Derin nefesle atlattım neyse ki. Henüz açılma yok dedi ve gitti. O doktoru bir daha görmedim.

Murat hastane işlemleriyle ilgili çıkması gerekince, “kimseye haber verme, bir yerlere (sosyal medyayı kastediyor =) yazma, sağlıkla doğsun sonra istediğin gibi arkadaşlarını arar, dilediğin yere yazarsın diyerek odadan ayrıldı. Ah ben durabilir miyim? Bir gün önce canım kızlarla harika bir piknik yapmıştık. Çok mutlu bir gün geçirmiştim. Toplu mailleşmemiz devam ediyordu, ah söyle güzeldi böyle güzeldi diye. İrem‘le çimlerde yoga yapmamız da günün olayı olmuştu =) Mailin konusunu “Sürpriz” olarak değiştirip haberi uçurdum. Dualarına ve enerjilerine ihtiyacım çok vardı. Bana her zamanki gibi çok iyi geldiler, canlarım.

07.30’da Sima geldi. Güler yüzü ve sakinliğini de yanında getirmiş. Çantasını kenara koydu, ve bana kocaman sarıldı. “Herşey güzel gidecek, çok güzel bir doğum olacak, bak Ayşe senin onu ne kadar hevesle beklediğini anladı, erken gelmek istedi, hadi onu harika bir şekilde karşılayalım” dedi. O andan itibaren kendimi ona teslim ettim. Murat ve Sima, yanımda olmalarına ihtiyacım olan iki kişi de yanımdaydı ve ben bebeğimi karşılamaya hazırdım.

Sima çantasından lavanta yağlarını, zencefilli parfümlerini, mum etkisi veren minicik lambalarını, demlenmiş sıcacık adaçayını ve hurmaları çıkarttı. Odanın perdeleri kapandı, ortam loşlaştı. Lavanta yağı mis gibi koku verdi, arka planda yumuşak bir müzik çalıyor. Sima beni rahatlatmak için masaj yapıyor, bir yandan hurma yediriyor, adaçayı içiriyor. Sanki hastane değil, spadayım.

Ve Dr. Cihan Bey geldi. Dünya tatlısı bir doktor. Çok sevdim. Nasıl pozitif. Şansıma da bir önceki hafta Sima yogadaki hamilelerimden birinin doğumuna girmişti, doktoru Cihan Bey’miş. Birbirlerini tanıyor olmaları ve yakın zamanda bir doğum geçirmiş olmaları çok rahatlattı beni. “Herşey yolunda giderse istediğin gibi normal yapacağım. 35 hafta geç prematüredir, o nedenle 2 saatte bir NST istiyorum dedi. Tabii ki itiraz etmedim. Açılma hafif hafif başlamıştı. Sık sık yanına geleceğim, siz burada harika bir ortam kurmuşşsunuz, aynen devam” dedi.

Kasılmalar hafifken anneleri aradık. Annem İzmir’de. Telefonda ufak çaplı bir şok geçirdi. Uzun bir süre şaka yapıyorum sandı. Sonra doğru söylediğimi farkedince hemen yola çıkıyorum dedi. Yoldan aramamasını çünkü telefona bakmayacağımı söyledim. Kayınvalidemi de aradık. O da yarım saat içinde geldi. Biraz ağladı, erken diye panik olmuş, sonra rahatladı. Dualarını etti ve sonra yanımızdan ayrıldı, doğuma kadar evde bekledi, bizim ricamızı kırmayarak.

Kasılmaların arası kısalmaya ve şiddetlenmeye başladı. Biraz merdiven çıkalım dedi Sima. Hastanenin 1.katından 8.katına kadar çıktık. Her katta kasılma geliyor, kendimi dört bacak pozisyonuna atıyorum. En rahat olduğum pozisyon bu. Eller ve dizler yerde. Ve derin nefesler.

Odaya indiğimizde Sima rahatlamam için ayak masajına başladı. Kendimi prensesler gibi hissettirdi bana.Bir yandan da nasıl iyi geliyor. Esra‘cım haber almış, aynı hastanede çalışıyor, o da hemen geldi odaya. Oh ne güzel burası dedi. Konuştuk, sarıldık, öpüştük. Onun enerjisi de çok iyi geldi bana.

Arkasından Yenidoğan Uzmanı Dr.Tamer Bey geldi. Şaşırdı içerdeki ortamı görünce. Spa olmuş burası ne keyifli dedi. 35.haftada olabilecekleri anlattı. Benim sandığım kadar riskli olmamasına çok sevindim. Beni rahatlattı ve ayrıldı yanımızdan.

Kasılmalar şiddetleniyor, Sima beni yönlendirmeye devam ediyordu. Gözlerim hep yarı kapalı, neden bilmiyorum. Rüyada gibiyim, ve gözümün önünde sadece bebeğimin içerdeki ilerleyişi ve ona kavuştuğum an vardı.

2 saatte bir NST ye bağlanmak en zoruydu. Yatakta yatar pozisyonda olunca kasılmaları karşılamak daha ağrılı oluyordu. Ama bebek küçük olduğu için riske atamazdık, derin nefeslerle ve Sima’nın, Murat’ın elini sıka sıka atlattım o NST’leri.

Kasılmalarda 3 faz geçirdim. İlk faz hafifti, masajlarla, yürüyüşlerle, konuşmalarla, birşeyler atıştırarak, keyifle geçti. İkinci faz daha kuvvetli gelen kasılmalarda aaaa diye yüksek ses çıkartarak karşılık vermek iyi geldi. Bunu eğitimde de öğrenmiştim. Kasılma geldiğinde yine yere inmek, dört bacak üzerine geçmek istiyordum, ama Sima dik durmamın daha iyi olacağını söyleyince yatağı yükseltti, yastıklar koydu, ben de dizlerimin üzerinde dik olarak yatak başına yaslandım. Sima kalçama sürekli masaj yapıyordu. Sanki ellerinde bir sihir vardı. Elleriyle baskı yaptığı anda ağrılarım hafifliyor ve nefes verişimle yok oluyordu. İçimden sürekli konuşuyordum. Bu nefes verişimle ağrım da uçsun gitsin. Meleklere de çok inanıyorum, onlarla da hep konuştum, çok yardımcı oldular. Yanımda Sima meleğim, omzumda diğer meleklerim, sadece o andaki kasılmalara konsantre olarak ve nefesle karşılık vererek bir bir atlatıyordum. Kalçama ve karnıma koyduğu sıcak su torbaları da çok çok iyi geliyordu. Sakinleştiren sesi de hep kulağımdaydı.

İlk kasılmalarda Sima “sadece o ana odaklan, sonrasını, kaç kasılma olacağını aklına getirme, sadece o anda gelene cevap ver” demişti. Bu sözleri, sihirli elleri, harika enerjisiyle en güçlü ağrı kesicilerden daha etkiliydi desteği.

İkinci fazdan üçüncüye geçmeye yakındım. Saat mevhumum yoktu. Ama sonradan şunu farkettim, 3-4 saat bana 1 saat gibi geliyordu. İkinci fazın sonlarında tuvalete de gidiyordum, tuvalete oturmak da çok rahatlatıyordu. Sadece mum ışığında sessizce oturuyordum. Kasılma gelince dört bacak üzeri pozisyonuna geçiyordum. Gözlerim hep yarı kapalıydı. Bir ara ayakta durmak iyi geldi, o zaman da Murat’a sarılıp hafif hafif sallandım.

Üçüncü fazda en çok pilates topu yardımcı oldu. İtme zamanı gelmişti. İçimden ıkınmak geliyordu ama bedenim otomatik olarak kendini tutuyordu. Sima “sakın kendini tutma, bırak, ne olursa olsun, sonra böyle ıkınma fırsatın olmayacak, direkt nefesini tutup iteceksin, şimdi fırsatın varken nefesle ıkın, bebeğinin inmesine yardımcı ol, çok az kaldı” dedi. Her kasılmada bebeğimin bana biraz daha yaklaştığını hayal ediyordum, ve ikimiz için derin derin nefesler alıp veriyordum.

Ve Cihan Bey son kez geldi yanımıza. 12 saat olmuştu. Tamamdır dedi, doğumhaneye gidiyoruz. Ben burada çok mtluyum, burada kalsak demek istedim ama diyemedim tabii. Hem erken doğum olduğundan, hem de doktorumla ilk kez burada tanıştığımdan ve doğum planımı konuşmamış olduğumdan odada ıkınmaları nefesle yapmak istediğimi söyleyememiştim. Bunu artık dile getirmek gereksizdi. 35.hafta olması birçok şeyden feragat etmeme sebepti. Bebeğim doğunca neler yapılmasını, yapılmamasını da söyleyemedim. Önemli değildi ki artık. Sadece sağlıkla kavuşalım istiyordum. 12 saat boyunca bana hep yardımcı olmuştu bebeğim. Kalp atışları hep düzenliydi, yolda çok güçlü bir şekilde ilerledi. Son aşama kalmıştı. Çok kısa bir zaman sonra kavuşacaktık.

Okuduğum doğum hikayelerinden bildiğim kadarıyla en kolay olmasını beklediğim ama benim en zorlandığım kısım ıkınma oldu. Doktor nefesini tut ıkın diyordu, bense beceremiyordum. Nefesimi vererek ıkınmaya alışmışım. Nefesi tutamıyordum. O yüzden de istedikleri güçte ıkınamıyordum. Gözlerim kapalı yine. Konsantre olmaya çalıştım ama zorlandım. Neyse ki sonlara doğru becerebildim. Hemşire de karnıma bastırarak yardımcı oldu. Bunu da istemem diye düşünüyordum ama yardımı oldu ne yalan söyleyeyim. Ikınmaya gücüm kalmadığı anda bastırdı ve 3 dakika sonra kayıverdi içimden bebeğim. Ve işte o an gözlerimi açtım. Ağlamaya başladı Ayşe’m. Ben göbek bağını hemen kesmemelerini söylüyordum. Nedense doğumdan önce şartlandığım bazı şeyleri o sarhoş halimde bile dile getirdim, bilinçaltıma işlemiş herhalde. Normalden biraz daha geç kestiler ve Ayşe’mi kucağıma verdiler.

Gözler açık, boncuk boncuk bana bakıyor, bir yandan da ağlıyordu. Sağ eli yanağında. Ağlaya ağlaya “bitti bebeğim, bitti aşkım, kavuştuk işte” diyip durdum. Sanki yorgunluktan ağlıyor gibi geldi o an. Hala inanamıyordum göz göze, ten tene olduğumuza. Deli gibi içki içtiğimde bile böyle sarhoş olmadım. Kafam uçuyordu, birçok sahneyi hatırlamıyorum. Bir yandan Murat’ı bir yandan Ayşe’yi öpüyordum. Kafası kanaldan geçerken uzamış, dalga geçtik huni kafa diye =) Murat sürekli başımı okşuyor, harikaydın aşkım diyor. Ağlıyorum, onun da gözleri dolu. Ayşe’yi beş dakikalığına alacağız dediler, sadece akciğerlerine bakıp geri vereceğiz. Murat yanında dursun dedim. Ve söz verdikleri gibi birkaç dakika sonra verdiler. Yine göz göze, ten teneydik. Sarhoşum diyorum ya, doktor dikişleri atarken Ayşe’ye şarkı söylemeye başladım. “Kuzum benim hoşgeldiiin, doktor şimdi beni dikiyooor, ve ben herşeyi hissediyoruuum” diye =) Düşündükçe gülüyorum ve utanıyorum. Doktor deli demiştir herhalde. Ayşe ise sustu beni pür dikkat dinledi. Bayıldı uydurma şarkıma =) Zaman mevhumum yoktu ama sanırım yarım saat kadar kaldı koynumda. Önlüğü kucağıma vermeden önce çıkartmak istemiştim, ten tene olmak için. Sıcaklığımız birbirimize geçsin istemiştim, hala hissediyorum o anki ten buluşmamızın sıcaklığını.

Sima bir yanımda, Murat diğer yanımda. Sima’ya sürekli “sen olmasan yapamazdım, çok teşekkür ederim, iyi ki varsın” diyordum.

Doğumhaneden çıkmadan bebeği giydireceğiz ve çok kısa sürede yanına getireceğiz dediler. Yine Murat yanında gitsin istedim. Bizden ayrı kalmasın. Aşılarını da yapmayın dedim, sadece giydirin ve getirin lütfen, gerçekten ne dediysem yaptılar, sağolsunlar.

Çıktığımda bebek odasının önünde canlarım Sena ve İrem’i gördüm ve şaşkınlıkla ve mutlulukla ağlamaya başladım. Meğer öğlenden beri aşağıda bekliyorlarmış. İrem’den söz almıştım halbuki, sakın gelme hamilesin diye. Canım, dayanamamış gelmiş. Elimi tuttular, karşılıklı ağlaşmaya devam ettik. “Çok güzel bir bebek Zeynep” dedi Sena, “yalan söyleme yaa çok çirkin” dedim yine ağlayarak ve gülerek =) Odaya girdim, lohusa tacı getirmişler, hemen onu taktılar başıma. Ben sabah telefonda konuştuğumuzda “birşeye ihtiyacın var mı” dediklerinde, “valla hiçbir şeyimiz yok ki neye ihtiyacım var onu da bilmiyorum, böyle hazırlıksız yakalanınca tığ teber geldik” deyince, onlar her şeyi düşünüp hazırlamış, Ayşe’ye bir sürü yenidoğan kıyafetleri alıp yıkayıp ütüleyip getirmişler. “Ne ara yaptınız bütün bunları, hakkınızı nasıl öderim, çok teşekkür ederim” diyip diyip ağladım durmadan. Ceylan’cım da hemen lazım olur diye pompa, sterilizatör, gecelik, çamaşır, kıyafet getirmiş benim kasılmalar devam ederken. Onu göremesem de yanımda olduğunu biliyordum. İlk haftalardan beri önce Eda’nın sonra Ayşe’nin gelişini birlikte heyecanla beklemiştik.. Gece de Tansu’cum geldi elinde ana kucağıyla, canım o saatte üşenmemiş, “bunsuz çıkamazsınız hastaneden diye düşündüm, hemen getireyim dedim” diyerek. Melike’yle Handem grip oldukları için içeri girmeseler de ikramlık çikolatalarımızı hazırlamışlar getirmişler. Gecenin körü demeden karınları burunlarında Özge’yle Demet girdi odaya. Heyecanlanacaklar, doğumları tetiklenecek diye gelmelerine söylensem de çok mutlu ettiler beni. Peri, Nihan, Yeşim, Berra, Yasemin, Belin, Fulya hepsi iyi miyiz her şey yolunda mı diye görmeye geldiler. Ne şanslıyım dedim, ne harika dostlarım, canlarım var. Hala düşündükçe, yazarken gözlerim doluyor. Kıymetlilerim benim.

Bebeğimi ay ay içimde büyütmek harikaydı. Hamileliğimin her haftasını keyifle geçirdim. Kavuşmamız da çok güzel oldu. Aynı dua ettiğim gibi, su gibi bir doğumla. Ve en önemlisi kızıma sağlıkla kavuştum. Çok şükür. Evet belki 13,5 saat sürdü ama benim için öyle uzun değildi. Sarhoş gibi geçirdim tüm evreleri. Adım adım kucaklamaya hazırlandım bebeğimi. Aklımda hep hayaliyle. Ve gerçekten hızlı geçti benim için. Sima’nın inanılmaz yol göstericiliği, bir saniye bile eksik olmayan desteği, tükenmek bilmeyen güzel enerjisi ve şifalı elleri olmasa böyle huzurlu ve rahat bir doğum olmazdı. Doulalar gerçek birer doğum melekleri, yaşayınca daha net anladım.

Emzirme konusunda 3 yıldır annelere destek oluyordum, bakalım emzirmemiz nasıl olacaktı… Onu da ayrıca yazacağım.

Tüm anne adaylarına su gibi güzel ve sağlıklı doğumlar diliyorum.

2013_04_13_AYSE_034

Yorumlar

  • Evrimiseri
    23 Mayıs 2013
    reply

    Zeynepcim o kadar güzel yazmışsın ki insanın içi titriyor. Ömrü, bahtı güzel olsun Ayşe kızın, hep nefesi nefesinde, teni teninde olsun.

  • hulya
    23 Mayıs 2013
    reply

    telefonda senden her anını dinlediğim halde okurken nefesimi tutup sonlarda koyverdim gözyaşlarımı. cok cok etkilendim zeynepcim. sağlıkla, aşkla buyusun ayşe

  • dilek
    23 Mayıs 2013
    reply

    Ne mutlu size.ne iyi,candan arkadaşlariniz varmış.boyle zamanlarda destek çok önemli.

  • esra
    23 Mayıs 2013
    reply

    Senden 2 ay öncede nen dogurdum okudukça da kendi dogumum gozumde canlandı insanın sevdiklerinin yanında olması paha biçilmez bir duygu. Ikinmada bendw cok zorlandım. Anne sen beni nasıl dogurdun dedim durdum melegime.. oglumu görünce gozyaslarima hakim olamadim. en güzel Mutluluk

  • Niffea
    23 Mayıs 2013
    reply

    Cok cok sevindim Ayse bebegin saglikla dunyaya gelmesine;-) Ona cok mutlu hir omur diliyorum. Her dogum hikayesi cok guzel;-) Sevgiler..

  • Feral Sunar
    23 Mayıs 2013
    reply

    harika bire dogum hikayesi Zeynep cim. İlk firsatta arayacagim …

  • nilidila
    31 Mayıs 2013
    reply

    Zeynep’cim mutlu ve sağlıklı büyütün boncuk Ayşe’nizi 🙂

  • Şerife Arıcı
    31 Mayıs 2013
    reply

    Yoga derslerine son hafta katılamayacağımı söylemiştim, görünen o ki sen de katılamamışsın 🙂 Bebeğini sağlıkla kucağına almana çok sevindim. Ömrü boyunca çook mutlu olsun İnş. Darısı da başıma olsun. 32. haftadayız ve nedense bana da beklediğimden erken gelicekmiş gibi geliyor 🙂

  • Burcin
    17 Haziran 2013
    reply

    İnsanlar plan yaparken, Tanrı onlara gülermiş. Bu sözü anımsadım doğum hikayeni okurken 🙂 Sımsıcacık bir hikaye bu.. Ve en büyük zenginliğimizin dostlarımız, iyi dostlarımız olduğunu hatırlatan.. Hep böyle güzellikler yaşa Zeynep’cim..

  • dilek
    17 Haziran 2013
    reply

    ne güzel bir doğum Hikayesi. allah bol sütlü az gazlı huzurlu gecelerin sık olduğu bir lohusalik nasip etsin. sağlıkla büyüyün beraber inşallah. Fotoğraf yeni yazı bekliyorum merakla

    sevgiyle

  • Derya
    24 Temmuz 2013
    reply

    Zeynep, daha fırsat bulup da yeni okuyabildim. Nasıl güzel, şahane bir doğum olmuş canım. Ne de güzel anlatmışsın. Dua ettim ben de darısı başıma, işte tam da bu olsun 2. bebeğim diye. Ayşe’yi de seni de çok öpüyorum.

nilidila Cevap Yaz cancel reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.